ABD’de başkanlık seçimleri için geri sayım devam ederken, sosyal medya platformları da büyük bir öneme sahip. Tesla ve SpaceX CEO’su Elon Musk’ın, Başkan Joe Biden ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e yönelik yaptığı şaka, ABD Gizli Servisi’nin dikkatini çekti ve tartışmalara yol açtı.
Meta (Facebook’un sahibi), seçim öncesi Rus devlet medyasına ait Rossiya Segodnya, RT ve Sputnik gibi medya kuruluşlarını platformlarından yasakladı. Bu adım, Rusya’nın Batı ülkelerinin siyasetine müdahale etme iddialarına bir tepki olarak geldi.
2016’da yaşanan Cambridge Analytica skandalı da yine gündeme geldi. Bu skandal, sosyal medyanın seçimleri manipüle etme potansiyelini ortaya koymuştu. Veri ihlalleri ve manipülasyonun boyutları, teknoloji şirketlerini veri politikalarını gözden geçirmeye zorladı.
2020’de Donald Trump’ın sosyal medya hesaplarının kapatılması, seçim sonrası süreçte sosyal medyanın ne kadar etkili olduğunu gösterdi. Bu karar, ifade özgürlüğü tartışmalarını alevlendirdi ve farklı kesimler arasında görüş ayrılıklarına sebep oldu.
ABD’de yayılan QAnon adlı komplo teorisi hareketi, özellikle sosyal medya platformlarında büyük bir etki yaratmıştı. Bu hareket, seçimlerin hileli olduğunu iddia ederek kamuoyunu etkilemeye çalıştı ve kutuplaşmayı derinleştirdi.
ABD hükümeti ile Çin merkezli TikTok arasındaki gerilim, platformun kullanıcı verilerinin güvenliği konusunda yaşanıyor. TikTok’un ifade özgürlüğüne etkisi ve ulusal güvenlik endişeleri arasındaki çekişme, ABD’deki sosyal medya düzenlemelerini de etkiliyor.
ABD’deki sosyal medya platformları, yanlış bilgilendirme ve manipülasyon girişimlerine karşı algoritmalarını güçlendiriyor ve içerikleri sınırlıyor. Bu platformlar, seçim dönemlerinde daha sıkı bir denetime tabi tutuluyor ve yasal düzenlemelerle karşı karşıya kalıyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.